Tarihte hakikat olmuş çok rüyalar vardır, ama ille de rüya ile amel etmek diye bir mecburiyet yoktur.
Şimdi bir iki örnek verelim:
Sahabîlerden Abdullah İbn-i Abbas (r.a.), bir gün uykudan yüzü sapsarı olarak kalktı ve şöyle dedi:
“- İnna lillahi ve inna ileyhi raciûn. (Biz Allah’ın kuluyuz ve -ahirette- ona döneceğiz) “.
Yanında bulunan arkadaşları hayret edip sordular:
-Ey Abdullah! Ne var, ne oluyor? Niçin böyle kederlendin?
Gül güzlü güzide sahabi çırpına çırpına:Vallahi, dedi, bugün Hazret-i Hüseyin ve arkadaşlarını öldürecekler.
Aman, dediler, bunu nereden çıkardın, ey iyiler iyisi? O sözlerine şöyle devam etti:
Rüyamda Nebiyy-i Zîşan efendimizi gördüm. Çok müteessirdi. Ellerinde içi kan dolu bir şişe vardı. Hâlâ yerden kan topluyordu. Bana bakarak:
Ey Abdullah, buyurdu, biliyor musun, ümmetim benden sonra neler yaptı? – Hayır, ey Allah ‘in Resulü, bilmiyorum!
Bugün torunum Hüseyin’i ve arkadaşlarını öldürdüler. Bu, onun kanıdır. Ben bu kanı aldım, yüce Rabbime götürüyorum!
Abdullah (r.a.), hem bu rüyayı anlatıyor, hem de gözyaşlarının selinde sanki boğuluyordu, gözlerinden boşalan yaşlara mani olamamıştı ve durmadan hıçkırıyordu:
Bu rüyaya göre vallahi bugün onu şehit edecekler!
Herkes dehşet ve hayretin çengelinde titremekteydi:.
Hayır, ya Abdullah, diyorlardı, bu bir rüya, bunun tâbire, tevile ihtiyacı vardır. Yüce Allah rüyanı hayra tebdil eylesin.
Hazret-i Abdullah İbn-i Abbas, yaşlı gözlerini arkadaşlarına dikerek tane tane konuştu ve dedi:Ey iyi insanlar! Vallahi, Resulullah’ın görüldüğü rüyanın tâbire ve tevile ihtiyacı yoktur. Onun görüldüğü rüya gün gibi zahir olur. Vah başımıza gelenlere!
O güzide sahabinin arkadaşları o günün tarihini hafızalarında tuttular. O gün Hicretin 62. senesi, Muharrem’in 10’u ve günlerden Cuma idi.
Bulundukları yere ancak 25 gün sonra haber ulaşabildi. Hazret-i Abdullah’ın rüyayı gördüğü gün gerçekten de Hazret-i Hüseyin (r.a.) ve 72 arkadaşı, bir damla suya hasret bırakılarak Kerbelâ çölünde şehid edilmişlerdi. Bu rüya da böylece acı bir şe- kilde gerçekleşmiş oluyordu.
Gönlü Cenâb-ı Hakk’ın kerem güneşiyle pırıldayan o büyük sahabinin rüyası gün gibi zahir olmuştu. Çünkü rüyada Nebiler Sultanını görmüşlerdi. Allah’ın aziz Peygamberi buyurmuşlardır ki:
“- Her kim beni rüyasında görürse mutlaka beni görmüş olur. Çünkü şeytan bana temessül edemez. “